30 Eylül 2009 Çarşamba

Uzattım beklentisiz,

Zeytin dallarımı her defasında...


İstedim.

Vatanından sürgün edilmiş gibi yürümemeyi

Sessizce yanında.


...
Uzattım beklentisiz,

Zeytin dallarımı her defasında...


İstedim.

Vatanından sürgün edilmiş gibi yürümemeyi

Sessizce yanında.


...



Biliyor musun?
Senin için:
Gözlerim tutku olsun istedim,
Ellerim güven,
Saçlarım parfüm,
Boynum huzur.
...



Biliyor musun?
Senin için:
Gözlerim tutku olsun istedim,
Ellerim güven,
Saçlarım parfüm,
Boynum huzur.
...


Erkekler ilişkinin başında uçaklara benziyorlar aslında. Tüm hızları ile tam gaz belirtilen hedefe hemen ulaşmak için uçuşa geçiyorlar. Tabiki uçuş esnasında tüm servis, konfor, battaniye, yastık, yorgan ve içecek hizmeti kusursuz veriliyor onlar tarafından. Bonus gibi bu bir tür.

Ama o hedeflenen süre geçtikten sonra erkek aynı hızla havada gidememeye başlıyor, ya benzin sıkıntısı çekiyor, ya da bir kuş! sürüsü (bu tek kuş da olabiliyor) uçağın motoruna! Takılıyor. Arada uçak beklenmeyen dış etkenlerden ve beklenen sorunlardan kaynaklı türbülansa giriyor…

Sonuç ise o son sürat havalanıp size kusursuz hizmet sunan, kendini beğendirme çabasında ki uçak; irtifa kaybediyor.

Yazık!

Sonrada kadın doyumsuz diyorlar… Hiç demiyorlar ki bunu ona alıştıran benim diye…


Erkekler ilişkinin başında uçaklara benziyorlar aslında. Tüm hızları ile tam gaz belirtilen hedefe hemen ulaşmak için uçuşa geçiyorlar. Tabiki uçuş esnasında tüm servis, konfor, battaniye, yastık, yorgan ve içecek hizmeti kusursuz veriliyor onlar tarafından. Bonus gibi bu bir tür.

Ama o hedeflenen süre geçtikten sonra erkek aynı hızla havada gidememeye başlıyor, ya benzin sıkıntısı çekiyor, ya da bir kuş! sürüsü (bu tek kuş da olabiliyor) uçağın motoruna! Takılıyor. Arada uçak beklenmeyen dış etkenlerden ve beklenen sorunlardan kaynaklı türbülansa giriyor…

Sonuç ise o son sürat havalanıp size kusursuz hizmet sunan, kendini beğendirme çabasında ki uçak; irtifa kaybediyor.

Yazık!

Sonrada kadın doyumsuz diyorlar… Hiç demiyorlar ki bunu ona alıştıran benim diye…

29 Eylül 2009 Salı

Bence

zehirli olan tek çiçek

intikamdır.
Bence

zehirli olan tek çiçek

intikamdır.
Kendimi sever gibi sevdim seni.

Kendime bile söylemek istemedim bu aşktan vazgeçmeni.

Bitme istedim.

Gitme istedim.

Gittin...

Kendimi sever gibi sevdim seni.

Kendime bile söylemek istemedim bu aşktan vazgeçmeni.

Bitme istedim.

Gitme istedim.

Gittin...

:)) Kar oynarken yanakları kızaran çocuklar gibiyim.

Üzerimde bir heves, bir heyecan...
:)) Kar oynarken yanakları kızaran çocuklar gibiyim.

Üzerimde bir heves, bir heyecan...
Bazıları çok sükseli gidişlerin insanı oluyorlar ya, anlayamıyorum...
Özellikle kadınlar bu gidişlerin güzel ve unutulmaz olmasına çok fazla meraklılar.
Bazıları çok sükseli gidişlerin insanı oluyorlar ya, anlayamıyorum...
Özellikle kadınlar bu gidişlerin güzel ve unutulmaz olmasına çok fazla meraklılar.
Tekelinde kalıyorum...

Teninde boğuluyorum upuzun bir zaman diliminde...

Tekelinde kalıyorum...

Teninde boğuluyorum upuzun bir zaman diliminde...

Havada aşk kokusu mu var?
Havada aşk kokusu mu var?

28 Eylül 2009 Pazartesi

Bedeninde ki bu kan;

ter tadında ve çok tuzlu...


İçtikçe susatıyor!
Bedeninde ki bu kan;

ter tadında ve çok tuzlu...


İçtikçe susatıyor!
Senin sözcüklerinde ki o kadın olmayı sevmiştim...

Seni o adam yapmayı da...
Senin sözcüklerinde ki o kadın olmayı sevmiştim...

Seni o adam yapmayı da...
İçi acıdı kadının bunun son bakışlar olduğunu anlayınca. Tam kalkarken;

- "Sığındığın bir dağ olmaktı amacım... Yaslandığım bir dağ olsaydın..." dedi ve yürüdü arkasına

bakmadan.


İçi acıdı kadının bunun son bakışlar olduğunu anlayınca. Tam kalkarken;

- "Sığındığın bir dağ olmaktı amacım... Yaslandığım bir dağ olsaydın..." dedi ve yürüdü arkasına

bakmadan.


Neden erkekler kahramanlık yapmaya bu kadar meraklılar?
Neden erkekler kahramanlık yapmaya bu kadar meraklılar?
Şu an...


Burnum;

Yüzündeki o masum çukura sokulmak istiyor ...
Şu an...


Burnum;

Yüzündeki o masum çukura sokulmak istiyor ...

27 Eylül 2009 Pazar

Durağanlık,
Doygunluk,
Durgunluk...

Evliliğin kaçınılmaz üçD si...
Durağanlık,
Doygunluk,
Durgunluk...

Evliliğin kaçınılmaz üçD si...
Bazıları kendi kirli sularını başkalarını suçlayarak temizlerler...!
Bazıları kendi kirli sularını başkalarını suçlayarak temizlerler...!

26 Eylül 2009 Cumartesi

Kilimden bir ev...
Kilimden bir yatak...
Kolundan bir yastık...

yeterdi o anımda.
Neden anlamadın?
Kilimden bir ev...
Kilimden bir yatak...
Kolundan bir yastık...

yeterdi o anımda.
Neden anlamadın?
Kendimi okumak istiyorum satırlarda. Bir kitap olmak, bir kitabın sayfaları arasında kaybolmak ve bulunmak...
Belki bir sahafa, belki de bir kitapçıya, gidenlerin karşısına, pat diye çıkıvereyim. Başka kitabı almaya geldiklerinde, beni bulsunlar. Hatta birinin elinde görsünler!

Kapağım da kızıl saçlı bir kadın olsun, saçlarının ucundan alevler fışkıran... Bedenini ise sular sarmalasın.

Kırmızı deri kaplı, kalın kartondan, kapağıma dokunup, ruhumu hissetmeye çabalasınlar.. Eskimesin, zamana karşı yenilmesin, sapasağlam dursun. Nesiller aktarsın beni elden ele, yaşanmışlıkların da tadı kalsın üzerimde.

Bir kaç sayfa çevirsinler ardından... Ama o sayfaların içinde, bilindik kağıt kokusu olmasın. Ben koksun, tenimin kokusu olsun. Okuyanlar beni koklasınlar ve bundan mutluluk duysunlar. Sayfalara el sürsünler, bana dokunuyormuş gibi... Tenimin dokusu karışsın sayfalara...

Yazarın biri beni anlatsın. Satırlarında, kendimi göreyim. Öyle ki; saçımı geriye ittirişim bile, okuyucunun gözlerinde gerçekmiş hissi uyandırsın. Yazsın ki; "Her saçlarını geriye ittirişinde büyülenmiş gibi baktırırdı parmaklarına. Ellerini öyle bir biçimde kaldırırdı ki, gözlerinizi alamazdınız. Bunu yapacağı her an; başını sağa doğru hafifçe eğer, parmaklarını biraz aralık bırakıp, kaşının bitiminden başlayarak ve dokunarak yüzüne, iterdi saçlarını..."

Her satırda, her harfte bile hissedilsin içimdeki duygular. Okuyucuyu öyle bir sarıp sarmalasın ki, bu kitabı hiç bırakmak istemesin. Geceleri uykusuz kalsın, yanına bir kahve eşlik etsin. Yetmesin daha sert bişiyler arasın. Erkekse "bu kadınla aynı masada içki içmek ne keyifli olurdu. Kadehimi o doldururdu, içine yüzündeki gülümseyişi de katarak..." desin. Kadınsa "beni ne güzel dinlerdi, yanımda olsaydı..."

Kitabımı okuyan kendini görsün, -"aaa bu kadın şu sayfada bana benziyormuş" yada "ben olsam, bende o an böyle davranırdım" desin. Bazen saçlarımızın rengi benzesin, bazen olaylara bakışımız. Okuyucum da yüksekten korksun mesela.... veya oda benim gibi o adam / kadın da en çok huzuru ve özeni arasın. Sıkılmasın okurken, heyecanla beklesin bir sonraki olacakları. Bıraksın kendini olayların akışına.

Meraklanıp, sonuna bakmasın kişileri kavradığında. Çünkü bakmadan anlasın, son sayfaların bomboş olduğunu. Benim kitabım bu... benim adıma başkası tarafından yazılmış... O bomboş sayfalar okudukça belirginleşmeli. Yazan öyle bir yazmalıki; tutkuyla, kanında akışımı hissetmeli.

Benim bir kitabım olmalı, kırmızı deri kaplı. Siyah çizgiler geçmeli arasından. Kızıl saçlı bir kadın olmalı, bedeni suyla donatılmış, saçlarının ucundan alevler fışkıran... Kadının gözleri kapalı...

Sonunda yada başında;

"Mutlu sonlara inanıp, mutsuz sonları tercih eden biriydi o yaşamında... sona yaklaştığında başlangıcı seçerdi"

yazmalı. Kitabımı okuyanlar bilmeli herşeyin bir skalası olmayacağını. Kaç sayfa olacağı belli olmamalı. Başı da sonuyla bir bütün olmalı.

Bir kitabım olmalı, adım belli olmamalı...

Kendimi okumak istiyorum satırlarda. Bir kitap olmak, bir kitabın sayfaları arasında kaybolmak ve bulunmak...
Belki bir sahafa, belki de bir kitapçıya, gidenlerin karşısına, pat diye çıkıvereyim. Başka kitabı almaya geldiklerinde, beni bulsunlar. Hatta birinin elinde görsünler!

Kapağım da kızıl saçlı bir kadın olsun, saçlarının ucundan alevler fışkıran... Bedenini ise sular sarmalasın.

Kırmızı deri kaplı, kalın kartondan, kapağıma dokunup, ruhumu hissetmeye çabalasınlar.. Eskimesin, zamana karşı yenilmesin, sapasağlam dursun. Nesiller aktarsın beni elden ele, yaşanmışlıkların da tadı kalsın üzerimde.

Bir kaç sayfa çevirsinler ardından... Ama o sayfaların içinde, bilindik kağıt kokusu olmasın. Ben koksun, tenimin kokusu olsun. Okuyanlar beni koklasınlar ve bundan mutluluk duysunlar. Sayfalara el sürsünler, bana dokunuyormuş gibi... Tenimin dokusu karışsın sayfalara...

Yazarın biri beni anlatsın. Satırlarında, kendimi göreyim. Öyle ki; saçımı geriye ittirişim bile, okuyucunun gözlerinde gerçekmiş hissi uyandırsın. Yazsın ki; "Her saçlarını geriye ittirişinde büyülenmiş gibi baktırırdı parmaklarına. Ellerini öyle bir biçimde kaldırırdı ki, gözlerinizi alamazdınız. Bunu yapacağı her an; başını sağa doğru hafifçe eğer, parmaklarını biraz aralık bırakıp, kaşının bitiminden başlayarak ve dokunarak yüzüne, iterdi saçlarını..."

Her satırda, her harfte bile hissedilsin içimdeki duygular. Okuyucuyu öyle bir sarıp sarmalasın ki, bu kitabı hiç bırakmak istemesin. Geceleri uykusuz kalsın, yanına bir kahve eşlik etsin. Yetmesin daha sert bişiyler arasın. Erkekse "bu kadınla aynı masada içki içmek ne keyifli olurdu. Kadehimi o doldururdu, içine yüzündeki gülümseyişi de katarak..." desin. Kadınsa "beni ne güzel dinlerdi, yanımda olsaydı..."

Kitabımı okuyan kendini görsün, -"aaa bu kadın şu sayfada bana benziyormuş" yada "ben olsam, bende o an böyle davranırdım" desin. Bazen saçlarımızın rengi benzesin, bazen olaylara bakışımız. Okuyucum da yüksekten korksun mesela.... veya oda benim gibi o adam / kadın da en çok huzuru ve özeni arasın. Sıkılmasın okurken, heyecanla beklesin bir sonraki olacakları. Bıraksın kendini olayların akışına.

Meraklanıp, sonuna bakmasın kişileri kavradığında. Çünkü bakmadan anlasın, son sayfaların bomboş olduğunu. Benim kitabım bu... benim adıma başkası tarafından yazılmış... O bomboş sayfalar okudukça belirginleşmeli. Yazan öyle bir yazmalıki; tutkuyla, kanında akışımı hissetmeli.

Benim bir kitabım olmalı, kırmızı deri kaplı. Siyah çizgiler geçmeli arasından. Kızıl saçlı bir kadın olmalı, bedeni suyla donatılmış, saçlarının ucundan alevler fışkıran... Kadının gözleri kapalı...

Sonunda yada başında;

"Mutlu sonlara inanıp, mutsuz sonları tercih eden biriydi o yaşamında... sona yaklaştığında başlangıcı seçerdi"

yazmalı. Kitabımı okuyanlar bilmeli herşeyin bir skalası olmayacağını. Kaç sayfa olacağı belli olmamalı. Başı da sonuyla bir bütün olmalı.

Bir kitabım olmalı, adım belli olmamalı...

Harflerini tenime kazır gibisin!
Farkında mısın bilmiyorum ama kelimelere, oradan cümlelere döndükçe tenimi kanatıyorsun.
Harflerini tenime kazır gibisin!
Farkında mısın bilmiyorum ama kelimelere, oradan cümlelere döndükçe tenimi kanatıyorsun.

25 Eylül 2009 Cuma

Ayağını suya değdirip sıcaklığını ölçmek isteyen biri gibiydim.


Ta ki arkamdan biri gelip habersiz suya ittirinceye dek...
Ayağını suya değdirip sıcaklığını ölçmek isteyen biri gibiydim.


Ta ki arkamdan biri gelip habersiz suya ittirinceye dek...
Hadi siyah olalım, tüm renkleri yutalım.
Hadi siyah olalım, tüm renkleri yutalım.
Şehvet benim için sahip olma içgüdüsüdür sadece.
Şehvet benim için sahip olma içgüdüsüdür sadece.

Kadınlar günleri ataçlar.

Unutmamak adına!

Kadınlar günleri ataçlar.

Unutmamak adına!
Bugün

Satırlar mı kanıyor ne?
Bugün

Satırlar mı kanıyor ne?
Söz söyleme durumundan çok, sözünün eri olma durumu daha kabul görür değil mi? Anlayana...
Söz söyleme durumundan çok, sözünün eri olma durumu daha kabul görür değil mi? Anlayana...

Gelecek dostum,

Gelecek!

Ayrılıklar anlamını yitirip bahar çiçekleri açacak...

Dostluğa uzanan ellerimizde.

Gelecek dostum,

Gelecek!

Ayrılıklar anlamını yitirip bahar çiçekleri açacak...

Dostluğa uzanan ellerimizde.

24 Eylül 2009 Perşembe


Bazen istesen de anlatılmaz ya duygular
Öylesin işte

Bende ki derinliğini bil yeter.

Bazen istesen de anlatılmaz ya duygular
Öylesin işte

Bende ki derinliğini bil yeter.

Senin içindeki adamlığını açığa çıkartan kadınlığım, seni gördükçe kendine yer açıyor.
Kendine yer açtıkça; seni daha çok erkekleştiriyor.

Senin içindeki adamlığını açığa çıkartan kadınlığım, seni gördükçe kendine yer açıyor.
Kendine yer açtıkça; seni daha çok erkekleştiriyor.
Bastığımda izim kalan.
Öyle ıslak.
Ferah.
Sıcak.

Tenimi saran kum taneleri gibi olsan...


Bastığımda izim kalan.
Öyle ıslak.
Ferah.
Sıcak.

Tenimi saran kum taneleri gibi olsan...


Soğuk çikolatayı düşlerken aklımdan bi ton düşünce geçiyor. Biri şunları durdursun.
Soğuk çikolatayı düşlerken aklımdan bi ton düşünce geçiyor. Biri şunları durdursun.
Lütfen

!

Sen iyi ol

,

Bende olacağım

...

.
Lütfen

!

Sen iyi ol

,

Bende olacağım

...

.
"Hayata sil baştan başlamak" ne çirkin bir şey.
Ölen "ben" e mi üzülmeliyim yoksa; yeniden küllerimden doğabildiğime sevinmelimiyim? Ahaha bakın ayaktayım mı?
Düşmüşüm işte, benden bir benliğimi, yaşanmışlıklarımı unutup yeni bir ben yaratmamı istiyorlar...
O zaman ne kadar ben olabilirim ki?
"Hayata sil baştan başlamak" ne çirkin bir şey.
Ölen "ben" e mi üzülmeliyim yoksa; yeniden küllerimden doğabildiğime sevinmelimiyim? Ahaha bakın ayaktayım mı?
Düşmüşüm işte, benden bir benliğimi, yaşanmışlıklarımı unutup yeni bir ben yaratmamı istiyorlar...
O zaman ne kadar ben olabilirim ki?
Önceden sana diyordum ki:

"Midemi değil aklımı bulandırıyorsun"


Şuan diyorum ki:

"Hem aklımı, hem midemi bulandırıyorsun"
Önceden sana diyordum ki:

"Midemi değil aklımı bulandırıyorsun"


Şuan diyorum ki:

"Hem aklımı, hem midemi bulandırıyorsun"
Boyunda bir nefesi hissetme, 5 duyuyunun hepsini kapsa-tır-mı acaba?
EVET
Boyunda bir nefesi hissetme, 5 duyuyunun hepsini kapsa-tır-mı acaba?
EVET
Seni hep özledim yanimda oldugun anlarda bile.
Her kadın bir ihtimaller uzmanıdır ya, bende cevapsız sorularıma yanıtlar aradım…
Seni hep özledim yanimda oldugun anlarda bile.
Her kadın bir ihtimaller uzmanıdır ya, bende cevapsız sorularıma yanıtlar aradım…

23 Eylül 2009 Çarşamba

Sesimdeki şehveti gizleyip hüzün tonu katıyorum.
Sana söylediğim onlarca sözcük arasından, sesimdeki tonlamayı anlayabiliyormusun?
Merak ediyorum.
Sesimdeki şehveti gizleyip hüzün tonu katıyorum.
Sana söylediğim onlarca sözcük arasından, sesimdeki tonlamayı anlayabiliyormusun?
Merak ediyorum.
"benim çiçeğim bir aptalın düğme deliğinde cennetini arzulama"
R. Tagore
"benim çiçeğim bir aptalın düğme deliğinde cennetini arzulama"
R. Tagore
Bazen, bazı durumlarda, olayı farklı gözlerden gösterip, için acısa da kendinden uzaklaştırmak zorunda kalıyorsun, çünkü sen kendin yapamıyorsun.
Bazen, bazı durumlarda, olayı farklı gözlerden gösterip, için acısa da kendinden uzaklaştırmak zorunda kalıyorsun, çünkü sen kendin yapamıyorsun.
"bana dokunma"
demek ne ağır!
bazen istesen de diyememek de...!
:(
"bana dokunma"
demek ne ağır!
bazen istesen de diyememek de...!
:(
Senin için, vazgeçemeyeceğin bir anfetamin gibi olsam...
Bana bağımlı olsan...
Senin için, vazgeçemeyeceğin bir anfetamin gibi olsam...
Bana bağımlı olsan...
İnsanların yanağımdan öperken dudaklarını uzun tutup hafif koklayarak öpmelerine bayılıyorum. Bunu sadece 3 kişi de gördüm.
İnsanların yanağımdan öperken dudaklarını uzun tutup hafif koklayarak öpmelerine bayılıyorum. Bunu sadece 3 kişi de gördüm.
Her zaman yanımda olmanı istediğin anlarda yanımda olmayıp, olmana gereksinim duymadığımda; Kendin istediğin - seçtiğin zaman yanımdasın.
Yazık!
Her zaman yanımda olmanı istediğin anlarda yanımda olmayıp, olmana gereksinim duymadığımda; Kendin istediğin - seçtiğin zaman yanımdasın.
Yazık!
Buz gibiymiş hava. Oysa tüm şehir sıcacıktı ben seninleyken. Hissetmedim o an. Yanından ayrılacağımda anladım.
Buz gibiymiş hava. Oysa tüm şehir sıcacıktı ben seninleyken. Hissetmedim o an. Yanından ayrılacağımda anladım.
En iyi olan her zaman zor olandır...
Yani "zaman" dır


En iyi olan her zaman zor olandır...
Yani "zaman" dır


Yazın kuaföre fidip fön çektirme düşüncesi dehşet vericidir... Soğuk sudan çıkası gelmez insanın, ama ardından sıcak bir fön vardır. Ki çektirirken bozulur bir yandan... Bitsin dersin.


Kşında sıcacık bir suyla yıkanan saçlarını, yine sımcıcak bir fön karşılar... Bitsin demek gelmez içinden...

Yazın kuaföre fidip fön çektirme düşüncesi dehşet vericidir... Soğuk sudan çıkası gelmez insanın, ama ardından sıcak bir fön vardır. Ki çektirirken bozulur bir yandan... Bitsin dersin.


Kşında sıcacık bir suyla yıkanan saçlarını, yine sımcıcak bir fön karşılar... Bitsin demek gelmez içinden...

22 Eylül 2009 Salı


Sonbaharı seviyorum, hep bir sonbahar havasında yaşamayı da, yaşatmayı da..


Sonbaharı seviyorum, hep bir sonbahar havasında yaşamayı da, yaşatmayı da..

Bir su her rengi alabilir ve bulunduğu ortama ayak uydurabilir.


Ama kan her zaman kırmızı akacaktır. Başka bir yönetimi kabul etmez kabinesi…

Bir su her rengi alabilir ve bulunduğu ortama ayak uydurabilir.


Ama kan her zaman kırmızı akacaktır. Başka bir yönetimi kabul etmez kabinesi…

Soğuk 1 suyun altına giren 2 sıcak bedenden yükselen dumanlar olmalı bizi saran.

Sende havlu gibi emmelisin bedenimden herbir damlayı tek tek

Soğuk 1 suyun altına giren 2 sıcak bedenden yükselen dumanlar olmalı bizi saran.

Sende havlu gibi emmelisin bedenimden herbir damlayı tek tek

20 Eylül 2009 Pazar

Şu aralar;

Ruhum saten, bedenim kadife, ayaklarım pazen gibi.

Şu aralar;

Ruhum saten, bedenim kadife, ayaklarım pazen gibi.


Hiç bilmiyorsun anlamıyorsun?

Girmediğin bir dersten sana verilen cevaplar tatmin etmiyor.

Anlayamıyorsun;

"Bir kadının neden ağladığını bile"


Hiç bilmiyorsun anlamıyorsun?

Girmediğin bir dersten sana verilen cevaplar tatmin etmiyor.

Anlayamıyorsun;

"Bir kadının neden ağladığını bile"

Yüzümdeki bozduğum makyajı siliyorum sadece. Artık duru güzelliğim...

Yüzümdeki bozduğum makyajı siliyorum sadece. Artık duru güzelliğim...


İstediklerim içimde, istemediklerim dış dünyada.

Çünkü orda her şeyin yapay olduğunu görüyorum.

Duyguların bile.

Dıştan uzaklaşıp, kendime dönüyorum


İstediklerim içimde, istemediklerim dış dünyada.

Çünkü orda her şeyin yapay olduğunu görüyorum.

Duyguların bile.

Dıştan uzaklaşıp, kendime dönüyorum

19 Eylül 2009 Cumartesi

Bir tren kompartmanında
Ve
O darlıkta

Kal benimle başbaşa

Ve
Camlar buğulansın
En sonunda
Bir tren kompartmanında
Ve
O darlıkta

Kal benimle başbaşa

Ve
Camlar buğulansın
En sonunda

Ağlarsam Akdeniz taşar!

ve

İstanbul’ u boğar!

Ağlarsam Akdeniz taşar!

ve

İstanbul’ u boğar!


“Bir kadının en güzel hali seviştikten sonraki halidir” diye okumuştum bir kitapta.
Hala sıcak, hala pembe, hala sokulgan

Ne güzeldir o mayışma hali!